25 Ağustos 2019 Pazar

Güzel ve Anlamlı Sözler



Yazıma; Düşünür Yazar Dostoyevski'nin budala kitabında ifade etmiş olduğu şu sözleri ile başlamak istiyorum: "Bu devir, sıradan insanın en parlak zamanı; duygusuzluğun, bilgisizliğin, tembelliğin, yeteneksizliğin, hazıra konmak isteyen bir kuşağın devridir." Gerçekten de yazar çok güzel söylemiş. Şuan bizde bu devirin kuşağı olanların sıkıntısını yaşıyoruz

Kendini samimi gibi gösteren sahte insanlardan, bilgiçlik taslayan cahil insanlardan, tevazu kılığında dolaşıp benlik duygusu olan insanlardan, hatayı kendi nefsinde değil hep başkalarında arayan kibirli insanlardan sana sığınırım Allah'ım!

Anladım ki; insanların çıkarları değişince, fikirleri ve tavırları da değişiyormuş... O zaman; İki güruhtan emin olma.. 1-Düşmanının dostlarından 2-Dost görünen düşmanlardan..

Hz. Ali'nin şu sözü düsturumuz olmalı; "Haklı olduğun zaman hiç kimseye boyun eğmeyeceksin..."

Acı gerçek şu ki; İki yüzlü ve yalancı insanlar, iyi niyetli ve dürüst insanlardan daha itibarlıdır. Çünkü yalanlar, gerçeklerden daha gösterişlidir.

Bir mala değerinden fazlasını vermek nasıl ki paranın israfı ise; değmeyecek insanlara da gereğinden fazla alaka göstermek vaktin israfıdır. Sonuç: İkisi de israftır. Birisi cebini, diğeri yüreğini yakar..

Hz.Ömer'in İnsanı titreten bir sözü; "Yanlış yaptığımızda bizi uyarmazsanız sizde, uyardığınız halde sizi dinlemezsek bizde hayır yoktur."

Oğuz Atay'ın bahsettiği gibi; Beni çok sevecek birini arıyorum.. Demesine bakma insanların.. Büyük sevgiye maruz kalınca hepsi kaçacak delik arıyor..

Dürüst olduğun için kaybettiğin arkadaş, zaten iyi arkadaş değildir.. Ahlaken denginiz olmayan arkadaşlar edinmeyin.. Bize değer vermeyen insanlardan uzak durmamızı isteyen bir peygamberimiz var.. Bunun ne demek olduğunu kalbiniz yorulunca anlıyorsunuz..

Derler ki; Ne aradığını bilmezsen aradığını asla bulamazsın. Onun için; "İyi yi, Güzeli, Doğruyu ara ama ne olur Kusur arama." Çünkü; Dürüst insanların fazla dostu olmaz,
Çünkü yalakalık yapmayı bilmezler..

Bazen tuzak kuranlar kazansa da kaybetmiş, yaşasa da ölmüş olurlar. Allah bizi tuzak kuranlardan korusun.

Hz.Ali'nin şu sözü düsturumuz olmalı; "Haklı olduğun zaman hiç kimseye boyun eğmeyeceksin."

Bizleri başkasının mutsuzluğundan mutlu olan insanlardan... Kaybedişlerinden keyif alan insanlardan... Kendisinden aşağı hakir gören insanlardan... Dostunun bile başarısından rahatsız olan insanlardan uzak tut Yarabbi!

Franz Kafka, en yakın arkadaşı Max Brood'la tatsız bir olay yaşadıktan sonra şu vurucu cümleyi kuruyor: "Beni üzecek gücü sana verdiğim için kendimden özür dilerim."

Demişler ki; "Bir yılanın içine, başka bir yılandan daha iyi sığabilecek 'başka' bir şey yoktur..." Allah, dost görünen düşmanlardan, insan görünen mahlukattan muhafaza eylesin bizleri..

Şems-i Tebrizi ne de güzel demiş; Bir kişi Allah'tan başka kimseye ihtiyacı olmadığına inanırsa, Allah da onu başkasına muhtaç etmez.

Tebessüm yüzünüzde, sevgi yüreğinizde, sevdikleriniz ve sevenleriniz hep yanınızda olsun...

Yalakaların, dalkavukların içine düşmektense akbabaların içine düşmek daha iyidir.

Çünkü Akbabalar ölüleri, Dalkavuklar dirileri yerler...

Alıntı: Zakir Tercan

21 Ağustos 2019 Çarşamba

İmparator ve Hırsız


Armudun Çekirdeği

BU TOHUMU SİZ EKEBİLİR MİSİNİZ?
Bir zamanlar Çin'de bir adam o kadar aç ve bitkin düşmüştü ki, dayanamayıp bir armut çaldı..
Adamı yakalayıp cezalandırılmak üzere İmparator'un karşısına çıkardılar. Hırsız İmparator'u görünce ona şöyle dedi;
"Değerli efendim, çok açtım, 
dayanamadım çaldım ve yedim. Beni affetmeniz için yalvarıyorum. Eğer affedersiniz size paha biçilemez bir armağanım olacak.."

İmparator dudak büker;
"Senin gibi birinde paha biçilemez ne olabilir ki?"

Hırsız, avucunun içindeki armut çekirdeğini uzatır ve;
"Bu çekirdeği ekerseniz bir gün içinde altın meyveler veren bir ağacın yeşerdiğini göreceksiniz.."

İmparator kahkaha atarak; 
"Ek o zaman, altın meyveleri görünce affederim seni.." dedi.

Yoksul adam;
"Haşmetlim bu tohumu ben ekemem çünkü ben bir hırsızım..
Bu tohumu ancak, ömründe hiç
çalmamış, başkalarına hiç haksızlık yapmamış, yalan söylememiş biri ekebilir. Tohum o zaman gücünü gösterir, aksi takdirde onu ekeni zehirler, tarif edilemez acılarla öldürür. Sultanım, bu tohumu ancak siz ekebilirsiniz.."

İmparator irkildi, suratını astı, bir süre düşündü, sonra hırçın bir sesle;
"Ben imparator'um bahçıvan değil, o tohumu başbakana ver eksin de altın meyveleri görelim." dedi..

Yoksul adam, tohumu başbakana uzatınca başbakan telâşe içersinde İmparator'a dönüp itiraz etti. 
"Ben ekim biçim işlerinde çok beceriksizim efendim, sihirli tohumu ziyan ederim. Bence bu tohumu hazinadar başı eksin.."

Hazinadar başı da hemen bir bahane buldu ve bu görevi başkasına devretti.

Bir bir orada bulunan herkes sudan sebeplerle tohum ekme görevinden kaçındılar..

Sonra İmparator, doğan sessizliğin içerisinde bir süre düşündü. Başı önünde başbakana, hazinadara ve bütün görevlilere dik dik baktı ve;

"Hadi bakalım bu hırsız bahçıvana tohumun nasıl altın meyve verdiğini hep birlikte gösterip sevindirelim." dedi.
Cebinden bir altın çıkarıp yoksul adamın tutması için attı. 

Herkesin ceplerinden sessiz sedasız birer altın çıkarıp adama vermesini izledi..

Sonra da gülerek;
"Bas git buradan be adam, bugünlük bu ders hepimize yeter." dedi..

*.*

Uzun yazıları okumayı pek sevmeyen bir toplumuz, okuyan nokta koyabilir mi. 

Alıntıdır

20 Ağustos 2019 Salı

BABA CANDIR !


Delikanlı 16 yaşında iken babası ile tartışmış ve evi terk etmişti. Buna çok öfkelenen baba, evde onun adı bile anılmayacak diye yasak koymuştu. Anne her gece evi terk eden oğlunun yatağına oturup yastığını koklayarak uyuyordu.

“Oğlumu özledim, ne olur gidip arayalım, bulup getirelim” dese de, baba geri adım atmıyordu.
Aradan iki yıl geçmişti.
Oğlunun doğum günü o yıl Babalar günü ile aynı güne denk gelmişti.
Annenin ağlamaklı halini görünce dayanamadı baba “Şu adrese git, oğlunu gör” dedi.

Ve ekledi, “Adresi benim verdiğimi söyleme ama” Birkaç şey daha söyledi ama anne duymuyordu bile, aklında bir tek adres kalmıştı. Anne sevinçten uçuyordu.

Hemen hazırlandı yola koyuldu.
Büyük bir şehrin karşı yakasındaydı babanın verdiği adres.
Gittiği adres bir tamirhaneydi.
Oğlunu tulum içinde gördü.
Bir süre ıslak gözlerle dükkanın karşısından izledi ve oğluna doğru yaklaşmaya başladı.

İki yıl boyunca kendisini arayıp sormayan ailesini unutan delikanlı aniden annesini karşısında görünce önce şaşırdı, sonra koşup sarıldı annesine.

Babası hariç herkesi soruyordu, “o nasıl, bu nasıl,” diyerek.
Ve sonunda “O adam nasıl, hala aksi ve anlayışsız mı?” diye sordu annesine.

Anne cevapsız bıraktı bu soruyu.
“Hadi oğlum gel eve gidelim” dedi.

“Hayır anne, ben böyle iyiyim. O adamla tekrar aynı evde yaşayamam” dedi ve dükkana doğru yürümeye başladı.

Arkasından bir süre bakakalan anne hazırladığı pastayı oğluna vermek için seslendi.
Delikanlı pastayı alırken annesine “Anne ne olur ısrar etme, gelmeyeceğim. Bir gün bile merak edip arayıp sormayan bir adamla aynı evde yaşayamam ben” dedi.
Anne boynu bükük halde oğlunun yanından ayrılmaya hazırlanırken

“Peki oğlum sen bilirsin. Anlaşılan çok kararlısın, gelmeyeceksin. Ama baban dedi ki; son bir aydır arkadaşlık ettiği çocuktan uzak dursun, o çocuk sana zarar verecektir.
Önceki arkadaşıyla barışsın”. Bu kez çocuk donakalmıştı.

Annesi eve dönmüştü. Babaya sitem etti, “Madem biliyordun nerde olduğunu neden benden sakladın?
O yüzden rahattın demek? ”

Hep ters, aksi görünen baba yutkundu ve gözlerinden iki damla yaş akıverdi.
“O benim canımdır ya, canım” dedi.

“Ne zamandan beridir biliyordun? ” diye sordu anne.

“Gittiği günden beridir biliyorum. Bazen öğlen molalarında ne yiyip ne içiyor diye gider uzaktan izlerdim, Bazen akşamları geç gelirdim ya hani, sen beni kahveden sanırdın, işte o zamanlarda da ne yapıyor kimlerle takılıyor diye takip ederdim.”

Karı koca bir birlerine sarılıp ağlarken kapı çalmıştı.
Elleriyle gözlerini silerek kapıyı açmaya gitti anne.

Annesinin kendisine yaptığı pastadan daha büyük bir pasta ve hediye paketi ile içeri girdi delikanlı.
Koşarak babasına sarıldı. “Babalar günün kutlu olsun babaaaa”

Delikanlı anlamıştı. Kendisine hiç bakmadığını düşündüğü babasının, aslında gözünü hiç üzerinden ayırmadığını….!!!
Babalar kızar bağırır ama hep evlatların iyiliği içindir ; evlatlar çocukken bunu anlayamaz.

Fakat bir gün onlar da Anne Baba olunca anlarlar Babanın kıymetini..! 

BABALIK BÖYLE BİRŞEY..
BABA CANDIR !


Alıntıdır

18 Ağustos 2019 Pazar

KENEVİR MUCİZESİ


KENEVİR MUCİZESİ VE ABD ŞEYTANLIĞI
Fotoğraf: Yıl 1914, I.Dünya savaşı yılları ve Amerikan doları üzerinde "Kenevir" tarımı yapan çiftçiler... 
Bunu aklınızın bir köşesinde tutunuz ve okumaya devam ediniz. 
Endüstriyel Kenevir sadece bir tarım bitkisi değildir! 
Petrolün ve doların panzehridir!


KENEVİR NASIL YASAKLANDI?
1. Bir dönümlük kenevir, 25 dönümlük orman kadar oksijen üretir.

2. Yine bir dönümlük kenevirden, 4 dönüm ağaca eş kağıt üretilebilir.

3. Kenevir tam 8 kez kağıda dönüştürülebilirken, ağaç 3 kez kağıda dönüştürebilir.

4. Kenevir 4 ayda yetişir, bir ağaç ise 20-50 yılda.

5. Kenevir, gerçek bir radyasyon temizleyicidir.
6. Kenevir dünyanın her yerinde yetiştirilebilir ve çok az suya ihtiyaç duyar. Ayrıca kendisini böceklerden koruyabildiği için tarım ilacına da ihtiyaç duymaz.

7. Kenevir ile yapılan tekstil ürünleri yaygınlaşırsa, tarım ilacı sektörü tamamen ortadan kalkabilir.

8. İlk kot pantolon, kenevirden yapılmıştır; hatta “KANVAS” kelimesi kenevir ürünlerine verilen isimdir.

Kenevir ayrıca ip, halat, çanta, ayakkabı, şapka yapımı için de ideal bir bitkidir.

9. Kenevir, AİDS ve kanser tedavisinde kemoterapi ve radyasyon etkisini azaltma; romatizma, kalp, sara, astım, mide, uykusuzluk, psikoloji, omurga rahatsızlıkları gibi en az 250 hastalıkta kullanılmaktadır.
10. Kenevir tohumunun protein değeri çok yüksektir ve içindeki iki yağ asidi'de doğada başka hiçbir yerde bulunmamaktadır.

11. Kenevirin üretimi soyadan bile daha ucuzdur.

12. Kenevirle beslenen hayvanlar, hormon takviyesine ihtiyaç duymaz.
13. Plastik ürünlerin tamamı, kenevirden üretilebilir ve kenevir plastiğinin doğaya dönüşmesi oldukça kolaydır.

14. Bir arabanın gövdesi kenevirden yapılırsa, dayanıklılığı çelikten tam 10 kat fazla olur.

15. Binaların yalıtımı için de kullanılabilir; dayanıklı, ucuz ve esnektir.

16. Kenevirle yapılan sabunlar ve kozmetik ürünler, suyu kirletmez; yani tamamen doğa dostudur.

Amerika’da 18. yüzyılda üretimi zorunluydu ve üretmeyen çiftçiler hapse atılıyordu. Ancak durum şimdi tam tersi. NEDEN?

-W. R. Hearst, 1900’lü yıllarda Amerika’da gazete, dergilerin ve medyanın sahibiydi. Ormanları vardı ve kağıt üretiyordu.

Eğer kenevirden kağıt yapılırsa, milyonlarını kaybedebilirdi.

-Rockefeller, dünyanın en zengin adamıydı. Petrol şirketi vardı. Bio yakıt olan kenevir yağı da, elbette onun en büyük düşmanıydı.

-Mellon, Dupont şirketinin ana hissedarıydı ve petrol ürünlerinden plastik üretmek için patente sahipti. Ve kenevir endüstrisi, onun pazarını tehdit ediyordu.

-Sonra ise, Mellon ABD Başkanı Hoover’in hazine bakanı oldu. Bu bahsettiğimiz büyük isimler yaptıkları toplantılarda


kenevirin bir düşman olduğuna karar verdiler. Ve onu ortadan kaldırdılar. Medya aracılığıyla, marihuana sözcüğüyle birlikte keneviri, insanların beynine, zehirli bir uyuşturucu olarak kazıdılar.

Kenevir ilaçları piyasadan çekildi, bunun yerini bugün kullanılan kimyasal ilaçlar aldı. 
Kağıt üretimi için, ormanlar katledildi. 
Tarım ilaçları ile zehirlenme ve kanser arttı.
Ve derken dünyamızı plastik çöplerle, zararlı atıklarla donattık…

13 Ağustos 2019 Salı

Osman efendinin başağrısı


Osman Efendi bir sabah müthiş bir baş ağrısıyla uyanır. İlaç alır, geçmez. Bir iki gün bekler, ağrı devam eder.
Doktor çağrılır. Doktor muayene eder,ağrı kesiciler verir, gider. Lakin Osman Efendinin başağrısı artarak devam eder.
Üstüne üstlük baş ağrısı yanı sıra gözleri de yaşarmaya başlar.

Osman Efendi Uşak’ın ileri gelenlerindendir, ağrıyı kesene servet vaat etsede hiçbir doktor çare bulamaz.

Artık geceleri uyuyamayan Osman Efendiyi İstanbul’a götürmeye karar verirler, en iyi doktorlar seferber olur. Röntgenler, beyin tomografileri çekilir, testler yapılır hiç bir sonuç alınamaz. Görünüşe bakılırsa Osman Efendi turp gibidir. Gü gectikçe ağrısı dayanılmaz hale gelmiştir ağrı kesici iğnelerle zar zor ayakta duruyor.

İstanbuldada derdine çare bulunmayan Osman Efendi bu defa da apar topar yurtdışına İsvicreye götürülür. Haftalarca hastanede kalır, onlarca profesör konsültasyon yapar, testler tekrarlanır ama hiç bir Sonuç alınamıyor ve Osman Efendiye teşhis konulamaz.

Artık yerinden kalkamayan Osman Efendiye ağrı kesici iğneler verilir, ülkesine dönüp “dinlenmesi”, daha doğrusu son günlerini evinde geçirmesi tavsiye edilir. İyice müzminleşen başağrısıyla Osman Efendi bitkin haldedir, aile perişan. “Kader”denilir, Uşak’a dönülür.


Osman Efendi yayla evinde bir odaya yatırılır ve ağrı kesici iğnelerle ölümü beklemeye başlar. 

Bir gün, hastanın keyfi gelsin diye, Osman Efendinin eski berberi “Berber Mehmet” çağrılır. Berber yataktan kalkamayan Osman Efendiyi tıraş ederken, derdini berber Mehmete anlatır ve ölümü beklediğini söyler.
Berber Mehmet bir an düşünür.
“Beyim?” der, “Sakın sizin burnunuzda kıl dönmüş olmasın” ? der bir bakar,
“Hah işte" der.
"Kıl dönmüş. görüyorum işte dönmüş" der Mehmed efendi. Osman Efendinin şaşkın bakışlarına aldırmaksızın çantasından çıkardığı cımbızla kılı çekmeye başlar, fakat Osman Efendinin çığlığını duyan odaya koşar bu çığlık nedir diye..
Yetişenler berber Mehmeti sıkıca tutan Osman Efendinin elinden alırlar cımbızın ucundaki tuttuğu yirmi santimlik kılla birlikte uzaklaştırırlar.
Osman Efendinin kanayan burnuna pansumanlar yapılır, yaşlı adam tekrar yatağına yatırılır.

Ertesi gün olur, sabah Osman Efendinin aylardır ilk defa rahat bir uykudan uyandığı görülür. Gözlerinin yaşarması geçmiştir. Baş ağrısından ise eser kalmamıştır.
O cimbızla Mehmet efendinin aldığı kıl yokmu? iste o kıl, dönerek sinire yürüyüp gittikçe uzayarak dayanılmaz ıstırapların tek sebebidir.
Çözümün bu kadar basit olabileceği kimsenin aklına gelmemiştir. Ayrıca, bu gün olan görüntüleme teknolojisinin o gün olmamayışını düşünürsek konunun vahametini daha iyi anlamış oluruz.

Sapasağlam ayağa kalkan Osman Efendi, Berber Mehmet’i çağırtır ve ona bir servet bağışlar.

8 Ağustos 2019 Perşembe

ENES BİN MALİK






EVLENDİ BAKIN İLK GECE NE OLDU

...

Evlendi ve ilk gece eşinin yüzünü açtı rengi siyah idi, güzel de değildi.. Zifaf gecesi eşini terk etti.. eşi bunu anlayınca birkaç gün sonra adamın yanına gitti ve dediki ''HAYIR BELKİ ŞERRİN İÇİNDE SAKLIDIR'' dedi ve kocasını ikna edip tekrar evine götürdü.

O gün zifafını tamamladı ama kalbinde yine sıkıntı vardı adamın, bir türlü o evliliği kabullenemiyordu.. İkinci bir kez eşini ve bu sefer şehri terketti..

Aradan yıllar geçer tam 20 yıl sonra şehre geri döner..

Namaz için bir camiye girer bakar ki gencin biri vaiz ediyor. Bu genç muhteşem bir yetenekti adeta dehşete kapılan MALİK oradaki cemaate sorar, kim bu Alim delikanlı?

-Derler ki adı "ENES"tir.


Peki babası kimdir?

-O' 20 yıl önce buralardan gitti bir dahada gelmedi adı "MALİK"tir.

Demekki eşi o zaman hamile kalmış ve ENES gibi bir evlada sahip olduğu için Allah''a çokça şukreder ve hemen gencin yanına giderek, kendisini evine götürmesini iser. 
O'na, seninle evinize kadar geleceğim ama içeri girmeyeceğim, kapıda bekliyeceğim. 
Yalnız senden bir isteğim var "HAYIR BELKİ ŞERRİN İÇİNDE SAKLIDIR'' Bu cümleyi annene söylemeni istiyorum der.
Giderler..
Genç eve girerek annesine dışarda bir yabancı olduğunu ve kendisine söylemek istediği hikmet dolu o sözü söylediğinde: "Koş evlat koş, o senin baban kapıda bekletme onu eve al" der.

Onları yalnız bırakarak terkettiğini oğluna hissettirmeyen o güzel ruhlu kadın, çok sıcak bir karşılama yaparak onu kabul eder.

İşte o anneden bir çok hadisi şerifi rivayet eden "ENES İBN-İ MALİK" olmuş, hayat boyu
Peygamber Efendimizin (s.a.v) hizmetkârı olmuştur.


Allah onden razı olsun Enes'in annesi, böyle güzel bir evlat yetiştirdiği için.
-Alıntıdır
▪▪▪

İbrahim hakkı hz. güzel bir dörtlüğü ne güzel ifade ediyor

Hakk’ın olacak işler
Boştur gam-u teşvişler
O hikmetini işler
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Alıntı ve derleme -Güzel sözler.

7 Ağustos 2019 Çarşamba

Tek Ayakkabılı Çocuk


TEK AYAKKABI
Ayakkabıcı, yeni getirdiği malları vitrine yerleştirirken, sokaktaki bir çocuk onu izlemekteydi. Okullar kapanmak üzere olduğundan, spor ayakkabılara rağbet fazlaydı. Gerçi mallar lüks sayılmazdı ama, küçük bir dükkan için yeterliydi. Onların en güzelini öntarafa koyunca, çocuk vitrine doğru biraz daha yaklaştı. Fakat bir koltuk değneği kullanmaktaydı. Hem de güçlükle.. Adam ona b

Bir kez daha göz attı. Üstündeki pantolonun sol kısmı, dizinin alt kısmından sonra boştu. Bu yüzden de sağa sola uçuşuyordu. Çocuğun baktığı ayakkabılar, sanki onu kendinden geçirmişti.Bir müddet öyle durdu. Daldığı hülyadan çıkıp yola koyulduğunda, adam dükkandan dışarı fırlayıp:

- Küçükk!. diye seslendi. Ayakkabı almayı düşündün mü? Bu seneki modeller bir harika!.

Çocuk, ona dönerek:

- Gerçekten çok güzeller!. diye tebessüm etti. Ama benim bir bacağım doğuştan eksik.

- Bence önemli değil!. diye, atıldı adam. Bu dünyada her şeyiyle tam insan yok ki!. Kiminin eli eksik, kiminin de bacağı. Kiminin de aklı ya da vicdanı.

Küçük çocuk, bir şey söylemiyordu. Adam ise konuşmayı sürdürdü:

- Keşke vicdanımız eksik olacağına, ayaklarımız eksik olsa idi.

Çocuğun kafası iyice karışmıştı. Bu sefer adama doğru yaklaşıp:

- Anlayamadım!. dedi. Neden öyle olsun ki?

- Çok basit!. dedi, adam. Eğer yoksa, cennete giremeyiz. Ama ayaklar yoksa, problem değil. Zaten orda tüm eksikler tamamlanacak. Hatta sakat insanlar, sağlamlara oranla, daha fazla mükafat görecekler...

Küçük çocuk, bir kez daha tebessüm etti. O güne kadar çektiği acılar, hafiflemiş gibiydi. Adam, vitrine işaret ederek:

- Baktığın ayakkabı, sana yakışır!. dedi. Denemek ister misin?

Çocuk, başını yanlara sallayıp:

- Üzerinde 30 lira yazıyor, dedi. Almam mümkün değil ki!.

İndirim sezonunu, senin için biraz öne alırım!. dedi adam. Bu durumda 20 liraya düşer. Zaten sen bir tekini alacaksın, o da 10 lira eder. Çocuk biraz düşünüp:

Ayakkabının diğer teki işe yaramaz!. dedi. Onu kim alacak ki?

- Amma yaptın ha!. diye güldü adam. Onu da, sağ ayağı eksik olan bir çocuğa satarım.

Küçük çocuğun aklı, bu sözlere yatmıştı. Adam, devam ederek:

- Üstelik de öğrencisin değil mi? diye sordu.

- İkiye gidiyorum!. diye atıldı çocuk. Üçe geçtim sayılır.

- Tamam işte!. dedi adam. 5 Lira da öğrenci indirimi yapsak, geri kalır 5 lira. O da zaten pazarlık payı olur. Bu durumda ayakkabı senindir, sattım gitti!.

Ayakkabıcı, çocuğun şaşkın bakışları arasında dükkana girdi. İçerdeki raflar, onun beğendiği modelin aynısıyla doluydu. Ama adam, vitrinde olanı çıkarttı. Bir tabure alıp döndükten sonra, çocuğu oturtup yeni ayakkabısını giydirdi. Ve çıkarttığı eskiyi göstererek

- Benim satış işlemim bitti!. dedi. Sen de bana, bunu satsan memnun olurum.

- Şaka mı yapıyorsunuz? diye kekeledi çocuk. Onun tabanı delinmek üzere. Eski bir ayakkabı, para eder mi?

- Sen çok câhil kalmışsın be arkadaş.. dedi, adam. Antika eşyalardan haberin yok her halde. Bir antika ne kadar eski ise, o kadar para tutar. Bu yüzden ayakkabın, bence en az 30- 40 lira eder.

Küçük çocuk, art arda yaşadığı şokları, üzerinden atabilmiş
değildi.Mutlaka bir rüyada olmalıydı. Hem de hayatındaki en güzel rüya. Adamın, heyecandan terleyen avuçlarına sıkıştırdığı kağıt paralara göz gezdirdikten sonra, 10 liralık banknotu geri vererek:

- Bana göre 20 lira yeterli.. dedi. İndirim mevsimini başlattınız ya!..

Adam onu kıramayıp parayı aldı. Ve bu arada yanağına bir öpücük kondurdu.
Her nedense içi içine sığmıyordu. Eğer bütün mallarını bir günde satsa, böyle bir mutluluğu bulamazdı. Çocuk, yavaşça yerinden doğruldu. Sanki koltuk değneğine ihtiyaç duymuyordu. Sımsıcak bir tebessümle teşekkür edip:

- Babam haklıymış!. dedi. 'Sakat olduğum için, üzülmeme hiç gerek yok!'

demişti.
* Her Rüzgar Savuracak Bir Toz bulur,
* Her Hayat Yaşanacak Bir Can Bulur,
* Her Umut Gerçekleşecek Bir Düş Bulur

* Bulunmayacak Tek Şey Senin Benzerindir.

Alıntıdir

3 Ağustos 2019 Cumartesi

Haber Salın!


Toplaşın etrafıma diyeceklerim var... 
TÜRK Ordusu, Kıbrıs'a Hava ve Deniz Üssü kurulacağını, ayrıca Irak'ın Kuzeyine de Askeri Üs Kurulacağını Açıkladı..!! 
Haber salın tüm Cihan'a, Türkler ayağa kalkıyor desinler.. haber salın............... 

Osmanlı'nın artığısınız dediklerinde kahroluyorum, diyen Kerkük'lü nineye haber salın..!! 
Bizi kimlere bırakıp gidiyorsunuz..?? diye haykıran Şam'lı dedeye haber salın..!! 

Bu vazifeyi Yavuz Sultan Selim Han verdi, 500 yıldır İstanbul'u bekliyoruz, diyen Halepli mücahide haber salın..!! 
Türkiye için dua etmeden seccademi kaldırmam, diyen Bosnalı teyzeye haber salın..!!

İki patik ördüm, köyüme ilk gelen Türk askerlerine vereceğim, diyen Ahıskalı geline haber salın..!! 
Ordumuza katılmak için ceketini satan Pakistanlı gence haber salın..!! 

Kolundaki bilezikleri ve yüzükleri göndererek kurtuluş savaşında bizlere buyuk destek veren, Pakistanlı Kadınlara haber salın..!!
Şahadet parmağını İsrailli askerlere uzatarak, "Bir gün gelecekler" diye ağlayan Gazzeli çocuğa haber salın..!!  

Baykal'a, Hazar'a, Tuna'ya, Fırat'a ve Nil'e... Türkmen dağına, Apşeron'a, Elbruz'a ve Erciyes... Ahlat'a, Abdülhamid’e Cinnah’a! Aliya’ya! Elçibey’e! Dudayev’e! Dr. Sadık’a, Resulzade’ye! Vahapzade’ye! Aytmotav’a! Akif’e! Hazar’a! Tuna’ya! Nil’e! Fırat’a! Dicle’ye! Ahlat’a! Malazgirt’e! Urimçi’ye! Fergana’ya ve Tebriz’e!… 
Velhasıl-ı kelam... 
-Yürek bohçasında bize dair ağıt ve umut taşıyan her yere, her sese, herkese haber salın..!! 
Selam olsun ümmete , yurdumun yiğitlerine.... (Yunus Efe)

2 Ağustos 2019 Cuma

Kekik ve faydaları


KEKİK NEDİR? 
Kekiğe ilgi duyan bir halk hekimi kekiği araştırmaya başlar. Kekikle ilgili çalışmalar yaparken kekiğin öldürmediği 
1 tek mikrop bakteri virüs olmadığını farkeder. Almanyada bilimsel araştırma yaparken Türkiyeden kekik iksiri ister . Amacı kekiğin etkisini bakteri ve virüs lerdeki etkisini kanitlamaktır. 
Labaratuarın soğutucu dolabına kekik iksirini koyar ama ağzını acık unutur. Sabah geldiklerinde diğer dolapdaki araştırma ve deneme için bulunan tüm bakteri ve mikropların öldürdüğünü farkederler. Biolog ve araştırmacılar buna çok şaşırır. 
İş o kadar ciddi boyuta ulaşır ki araştırma ekibi korkar ve araştırma yapmakdan vazgeçer. Çünkü kekiğin gündeme gelmesi dünya kimya sanayinin çökmesi anlamına gelmektedir. Tamamen doğaldır ve çok güçlüdür. kekik yağında yaşayan 1 tek canlı özel bir enzim olduğunu farkeder. Ve bu enzim ancak kekik yağında mayalanır. 

Bu enzimi bitkiler üretir ve elde edilmesi zordur. Kekik mikrop öldürücü özelliği ile antiseptik, antimikrobik bir bitkidir. Ayrıca içeriğindeki maddelerle vücutta hücre koruma sistemlerini güçlendirmesiyle antioksidan, kanser oluşumunu engellemesiyle antikanserojen, her türlü karın ağrısı ve gaz giderici özelliği ile antispazmodik, romatizmal hastalıkları iyileştirmesiyle antiromatizmal, diyabet hastalığını engellemesiyle antidiyabetik ve vücuttaki kolestrol oranını ayarlamasıyla antikolestremik özellikler taşımaktadır. 

Bu özellikleri ile kekik, yaşlılığı geciktirmekte, tümör oluşumunu engellemekte, şeker hastalığına iyi gelmekte ve iyi gelmekte ve gıdaların bozulmasın doğal yolla engellemektedir. 


FAYDALARI 
Bedeni kuvvetlendirir 
Hazmı kolaylaştırır. 
İştahsızlığı giderir. 
Sinirleri kuvvetlendirir. 
Kalp çarpıntılarını keser. 
Bağırsak iltihabını iyileştirir. 
Salgı bezlerinin düzenli çalışmasını sağlar Böbreklerde ve mesanedeki mikropları öldürür. 
kanser hücrelerinin yeni damar oluşturmasını önler. 
Afrodizyak özelliği vardır. 
Hastalıklara karşı direnme gücünü artırır. Çocuklarda görülen kansızlığı giderir. Kan dolaşımını düzenler. 
Müzmin öksürük, astım, bronşit ve zatüreede tedavi eder. 
Grip, nezle ve anjinde tedavi eder. 
Kekik suyu romatizma ağrılarını dindirir. Kandaki şeker miktarını azaltır. 
Şeker hastalarının yaralarını 1 haftada iyileştirir. 
Göz kurlarını düşürür. 
Pankreas onarımı yapıyor insülin salgılanması sağlar. 
Şeker tedavisinde çok etkilidir. 
Kekik yağından 100 kat etkilidir.
Tüm canlıların üzeri kitin kaplıdır. Bu çok güçlü bir zırhdır. Bedende ki solucan kurt ve parazitlerin yumurtalarını çatlatır ve öldürür bunu yapan tek ilaçtır. 
Mantarı hastalıklarda 100 de 99 etkilidir. parmak arasındaki yaraları kaşıntıyı 3 günde tedavi eder. 
Ayak kokusunu önler. 
Genital mantarda çok etkilidir.
İntolasodik asit çıkarır.
Bitkilerde kullanabilirsiniz canlandigini görürsün.
Zararlı böcekleri öldürür.
Sivrisinek yaşamaz . Odaya sivrisinek gelmez.
Buharını nefes açar.
Bademcik rahatsızlığı 1dakika gargadada 30 dakikada ağrı kalmaz.
Binlerce yıldır yörüklerin kullandığı ilk bitkidir.
Ağız kokusuda kalmaz.
En büyük özelliği sindirim sistemindeki faydali ise ise kendine çevirerek üretir. Değilse öldürür.
Hücre duvarlarını güçlendirir. 
Kulunc ve sırt ağrısında muhteşemdir.
Katarak için suyu ile gözü yıkayın.
Abd de meksikalı kökenli tıp profesörü prostat kanserinde 100 de 70 tedavi ettiğini belgelemistir.isteyene verebiliriz.
Kadınlarda göğüs kanserinde 100 de 63 etkilidir.
Arı varao hastalığında etkilidir.
Nefes açar astım tedavi eder.
Arı kekiği çok sever.
İnsülin salgısını artırır.
İnsülin kanallarını açar.
Kullandığınız suyun temiz olup olmadığını test eder.
Yağları eritir Zayıflatir.
Eklem ağrılarına iyi gelir.
Gastrit tedavi eder.
Tüm mide ağrıları kısa sürede yok eder.
Ayak kokusunu tedavi eder.
Tırnak mantarı ni tedavi eder.
Bitkilerde kök hastalıklarında etkilidir.
Klima temizler. 
Demir ve kalsiyum tuzları vardır yorgunlukla ve dinç olmak için idealdir.
İltihap giderici.
Ağrı dindirici.
Balgam söktürücü.
Güçlendirici, ferahlatıcı.
İmmun sistemi takviye edici. 
Dezenfekte edici.
Hazmı kolaylaştırıcı Ve etkisi muhteşem bir bitkidir..